Sosyoloji’nin kurucuları arasında olan Emile Durkheim, Comte ile benzer şekilde toplumu bireylerin eylem ve psikolojik bilinçlerinin toplamı olarak değil, kendine özgü yani bireylerin üzerinde bir gerçeklik, farklı parçalardan oluşan bir organizma olarak tanımlamıştır.
Belli sınırlarının olması hasebiyle toplum baskıcıdır. Toplum bütün üyelerin normlara uymasını ister. Toplumsal değer yargılarımız olguların gerçek nedenlerini bulmamızın önüne geçer.“Toplumsal İşbölümü” doktorasında geleneksel toplumun modern topluma geçişteki yapısal değişimleri incelemiştir.
Bu değişimde Anomik durumlar burada ortaya çıkabilir.
Eski değerler tam kalkmamış ve yeni değerler tam yerleşmemişse anomi ortaya çıkar ve toplumsal düzen işlemez hale gelir.
Durkheim intiharı bireyin bir sosyal grupla olan bütünleşme derecesiyle 4 farklı tiple tanımlar.
Bunlardan biri olan Anomik intihar politik, ekonomik, kurumsal krizlerle toplumun bütünüyle kötü etkileyen hallerde ortaya çıkar. Bireyin beklenti ve ihtiyaçları uyumsuzlaşır. Refahın düşmesiyle intihar oranları artar.
Durkheim dinin toplumda zayıflamasının anomi yani kuralsızlık, kaosa neden olacağını, dinin getirdiği yasaklar, inanç sisteminin toplumda birlikteliği devam ettireceği söyler.
Toplumlarda bir tehlike olarak ortaya çıkan anomi (kuralsızlık) durumu, kişinin toplumsal normlara uyarak isteklerini gerçekleştiremez ve toplumsal kurallar ile çatışma haline girer. Birey toplumsal normlara uymayarak toplumda kaos ortamını tetikler. Başarısının karşılığını alamayan bireyin değerleri ile toplumsal değerler çatışır. Nepotizm, fırsat eşitsizliği, hukuksuzluk, adaletsiz ortam, düşük refah, yolsuzluk, her alanda uygulanan eşit olmayan paylaşımlar anomiyi tetikler. Kendine ve topluma yabancılaşan birey toplumsal normları sorgulamaya başlar ve bu durum toplumda suç oranlarını arttırarak toplumsal bir kaosa yol açar.
Yorumlar
Yorum Gönder
yorumla