1.olay
Hakkı
dayım cüzdanını sokakta düşürmüştür. Cüzdanı bulan Aykut içindeki parayı almış
ve cüzdanı Selim adlı kişiye satmıştır,
bu kişide cüzdanı başka birine Murat adlı bir vatandaşa satmıştır.
Bu
olay medeni konunda iyi niyet ilkesiyle ilgilidir. Hukuki sonuç doğurmaya engel
olan halin durumundan haberi olmaması ve haberi olmasının gerekmemesi. İyi
niyet aksi ispat edilene kadar varlığı esastır. Bu olayda iyi niyetli olan kişi
Selim ve Murat adlı kişilerdir. Aykut adlı kişinin mal üzerinde istediği işlemi
gerçekleştirebilmesi için o malın kendisine ait olması gerekir mal üzerinde
istediğini yapabilme yetkisine sahip olması gerekmektedir. Hakkı dayım iradesi dışında cüzdanı
düşürmüştür. Cüzdanı bulan Aykut kişisi malın sahibi değildir mal üzerinde
tasarruf hakkına sahip değildir fiili olarak elindedir ama yine de malı
kullanma hakkına sahip değildir. Para ve mal kimin elindeyse sahibi olan kişi
yani üzerinde her türlü tasarruf hakkı olan kişi bu malı her zaman alma hakkına
sahiptir. Eğer malı elinde bulunduran iyi niyetliyse ve taşınır davası 5 yıl
süre içerisinde açılmalıdır açılmazsa malın sahibi Murat adlı vatandaş olur. Anlattığım
durumda Aykut un iyi niyetli olduğu söylenemez. Çünkü cüzdanı sokakta bulmuştur
ve parayı alıp cüzdanı satmıştır. Yani malın başka birine ait olduğunu
bilmektedir. Malın sahibini bulmalıydı ya da kayıp eşya olarak bildirmeliydi
ama bunları yapmadı. Hiçbir zaman malın sahibi olamaz. İyi niyetli Murat kişisi
taşınır malı bu niyetle Selim kişisinden almışsa malın sahibi olan Hakkı dayım Murat
adlı kişiden cüzdanını almak için ödediği ücreti Selim adlı kişiye vermeden malını
geri alamaz. Murat cüzdanı satıcıdan aldığı için cüzdanın ücretini de ödediği
için ödediği ücretin kendisine verilmesini isteme hakkına sahiptir. Bu durumda Aykut kişisi suçludur cüzdan ve
para üzerinde hak iddiasında bulunamaz, satamaz.
2.olay
Eniştem
Hasanın 15 yaşında olan kızı Hatice yani kuzenim doğum günü partisinde
arkadaşının ona hediye ettiği altın bileziği kabul etmiştir ve yılbaşında Hatice
evde sinirlenip bardakları kırmıştır yani zarar vermiştir. Belli bir süre sonra
kuzenim Hatice genç tekvando adlı derneğe üye olmuştur.
Eniştem
Hasanın kızı kuzenim Hatice 15 yaşında olduğu için ayırt etme gücüne sahiptir
yani sınırlı ehliyetsizdir. Medeni kanuna göre ayırt etme gücüne sahip olan
kısıtlılarda sınırlı ehliyetsizdir. Sınırlı ehliyetsizlik, ayırt etme gücüne
sahip küçükler ile ayırt etme gücüne sahip olup ergin olup kısıtlanmış
kişilerdir. Bu kişiler ehliyetsizdirler ama bazı noktalarda ehliyetsizlikleri
sınırlandırılmıştır. Medeni kanuna göre sınırlı ehliyetsizler tek başlarına
karşılıksız kazanmada bulunabilirler. Sınırlı ehliyetsizler buna giren hukuk
işlemlerini tam ehliyetlilerin yaptığı gibi yapabilirler. Küçük eğer ayırt etme
gücüne sahipse lehine yapılan bağışlamayı kabul edebilir ama şartlı bağışlama
olamaması kaydıyla. Kuzenim Hatice arkadaşının hediyesi olan altın bileziği
kabul edebilir. Eniştem Hasanın veli olarak olaya dahil olmasına gerek yoktur.
Fakat Eniştem Hasan kızının hediyeyi kabul etmesini yasaklayabilir geri
vermesini de isteyebilir. Sınırlı ehliyetsize yani Kuzenim Hatice ye zarar
verecek olan hediyenin engellenmesi için bu hak tanınmıştır ve buna “veto hakkı”
denir.
Kuzenim
Hatice partide eve zarar vermesi durumunda sınırlı ehliyetsizler ayırt etme
gücüne sahiptirler ve bundan dolayı yapmış oldukları eylemlerden sorumludurlar.
Kusursuz sorumluluk durumlarında bile olsa sınırlı ehliyetsizler vermiş
oldukları zararın karşılığını tazmin etmekle sorumludurlar. Eğer Kuzenim Hatice
eve zarar verirken alkollü olsaydı da ayırt etme gücünü geçici bir süreliğine
kaybedecekti ama bu onun yaptığı eylemden sorumlu tutulmamasını sağlamayacaktır
çünkü alkollü olmayı kendi seçmiş sayılacaktı yani her iki durumda da Kuzenim Hatice
sorumludur.
Kuzenim
Hatice 15 yaşındadır ve genç tekvando adlı derneğe üye olmuştur. Fiil ehliyete
sahip olduğu için derneğe üye olabilir ama ayırt etme gücüne sahip küçük
olanlar, kısıtlı olanlar ve ayırt etme gücü olamayanlar derneklere ye
olamazlar. Yargının erginlik verdiği ve izdivaç yoluyla ergin olan 18 yaştan
küçükler dernek üyesi olabilirler. 15 yaşını bitiren küçük, ayırt etme gücüne
sahipse yasal olarak temsilcilerinden yazılı izin alınması sonucunda çocuk
dernekleri kurabilip üyede olabilir. Yaşı 12 yi bitirmiş küçük anne ve
babasının izni ya da yasal temsilcisinin izniyle derneğe üye olabilir ama
denetleme ve yönetme kuruluşlarında görevlendirilemez. Çocukların kurmuş oldukları
derneklere 18 yaşından büyük olanların üye olmaları yasaktır ayrıca tüzel
kişiliği olanlarda üye olamaz. Anlattığım olayda yasal temsilcisi olan Eniştem Hasanın
izniyle ancak 15 yaşındaki Kuzenim Hatice derneğe üye olabilir eğer ayırt etme
gücünden yoksun olursa derneğe üye olması mutlak butlanla sakattır.
3.olay
Mehmet
ve Kübra evlenir ve evliliklerinde Eylül isimli bir erkek çocukları olur. Kübra
Eylülü dünyaya getirirken ameliyat sırasında gelişen bir komplikasyon sonucu
Kübra çocuk doğurma yeteneğini kaybeder. Mehmet erkek çocuğu olsun çok
istiyordu bunun gerçekleşmeyeceğini düşündüğü için alkol bağımlısı olur ve alkollü
haldeyken Kübra ya karşı çirkin sözler söyler. Kübra bu davranışlarından dolayı
kızını da alarak babasının yanına taşınır. Mehmet yaptığı şeyden pişmanlık
duyum alkolü bırakmak için tedavi olur ve eşinin yanına dönmesini ister. Kübra
Mehmet in yanına geri dönmek istemez. Mehmet avukat tutar ve 4 ay sonra Kübra nın
yani eşinin eve dönmesi için ihtar çekmeye karar verir noterle.
Mehmet
boşanma sebebini eşinin onu terk etmesiyle ilişkilendirebilecektir. Boşanma
davalarında terk etme nedenlerinden birisi evli olan eşlerden birisinin ortak
yaşadıkları evden isteğiyle ayrılması ve haklı bir nedeni olmadığı halde eve
dönmemesi ve evlilik nedeniyle yükümlülüğü bulunan görevleri yapmaması
durumudur. Terk etme fiilinde haklılık eşin ebediyen eve dönmemesi durumunu da
getirmez. Yaşanılan bu tür bir olayda Kübra nın ortak yaşam alanını, konutu
terk etmesi haklı bir nedende bile olsa bu haklılık belli bir zaman sonra
kalkacaktır. Bunlara dayanarak Mehmet tedavi gördükten sonra 4 ay içerisindeki
ihtarı neticesinde Kübra ortak konuta geri dönmezse evi terk edişinden 4 ay
sonra ihtar için gerekli koşullar gerçekleşir. Medeni kanun uyarınca bu ihtarı
ya hakim yada noter yapmalı. Bundan dolayı Mehmet ihtardan sonra iki ay
içerisinde karısı eve dönmezse karısının onu terk ettiği için bu nedenle
boşanma davası açabilir. Ama Mehmet noterden ihtar göndererek karısının eve
dönmesini istemiş ve Kübra ile birlikte yaşamayı kabul etmesiyle evlilik
birliğini temelden sarsmamış olur buda boşanma davasında evlilik birliğinin
temelden sarsılmadığını gösterir. Boşanma davasını Mehmet evlilik birliğinin
temelden sarsılmasına dayandıramaz. Boşanma davası açan Mehmet ten eşi Kübra
eğer düzenli bir gelire sahip değilse boşanma davası sonuçlanmadan nafaka
isteyebilir bu nafakaya tedbir nafakası denir davanın açılışından sonuçlanacağı
tarihe kadar ödenmektedir. Eğer Kübra geçim sıkıntısı çekerse, düzenli geliri
yoksa Mehmet tedbir nafakasını ödemekle sorumludur.
Hakim
talep olmaması durumunda da Eylülün geçimine Babası Mehmet in nasıl katkıda
bulunacağına, kimle kalacağına da karar verebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder
yorumla