Osmanlı imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçiş nasıl oldu?
Bunu Kopuş ve Süreklilik ile açıklayan görüşler var.Modernleşme okulu ve
Bağımlılık okulu bu kopuş ve sürekliliği açıklamada yardımcı olur. Mo
dernleşme
okuluna göre Geleneksel ülkelerin modernleşmesi ve kalkınması için Modern
ülkeler geleneksel ülkelere yardım eder.
1970 ler de modernleşme
okulunu eleştiren bağımlılık okulu ülkelerin yardımlara rağmen gelişemediğini,
kalkınamadığını söyler.
Modernleşme okuluna göre modern
ülkeler “Merkez”, az gelişmiş ülkeler “Çevre” dir. Merkez Çevreyi sömürdüğü
sürece Çevre kalkınamaz.
1923 Cumhuriyetin kuruluşuna
Kopuş olarak bakanlar, ekonomik, toplumsal bir değişimin yaşandığını bununla
birlikte yeni bir ulus devletin ortaya çıktığını söyler.
Modernleşme süreci bürokratik
elitlerle sağlanmış, Türkiye’de Kemalist kadro, Askeri bürokrasi modernleşmeyi
sağlamış. Modernleştirici elitlerle tepeden değişim başlamış.
Bernard Shaw, Metin Heper, Emre
Kongar, Suna Kili 1923 bir kopuştur ve seçkinler aracılığı ile değişim olmuştur
der.
Bağımlılık Okuluna göre
1923’e kopuş olarak bakanlar ülke ekonomisinin bağımlı halde olması 1923 de son
bulduğunu emperyalizme karşı mücadele kazanıldığında ekonomik bağımsızlıkla
birlikte kopuşun gerçekleştiğini söylerler.
Aykut Kansu 1908’e bir Kopuştan
bahsedebileceğimizi söyler. 1908 Meşrutiyetini bir halk hareketini de içeren
bir burjuva hareketi olarak tanımlar.
Meclisin ortaya çıkması,
seçimlerin yapılması, liberal ekonomiye geçiş, Anayasa, Monarşinin gücünün
kırılması Kopuşu sağlamıştır.
Bu açıdan Fransız devrimi
Türkiye’de 1908 meşrutiyetidir.
Modernleşme okulundan farklı
olduğu nokta Halk desteğinin de olduğunu söylemesidir. Modernleşme okulu Halk
desteği olmadan bürokratik elitlerden söz ederek tepeden bir değişimin olduğunu
söyler.
SÜREKLİLİK
Türkiye’de geleneksel yapının
kaybolmadığını kalıntıları olduğu gelenek ve görenekler, kültür gibi
kalıntıların hala olması.
Güçlü devlet geleneğinin
devam etmesi. Bağımlılık okulundan farklı olarak Merkez-Çevre burada Merkez
(Ordu), Çevre(sivil toplum kuruluşları, köylüler vb.). Şerif Mardin Osmanlıdan
T.C ye değişmeyen yapı olarak Merkez ve Çevre arasındaki ilişkiyi gösterir
Merkez(ordu) darbelerle süreklilik olduğunu söyler.
Güçlü devlet geleneği, Max weber Patrimonyal Devlet (sultanizm)
Hükümdarın mutlak hakimiyeti
olduğu devlet tipidir. Osmanlı buna örnek verilebilir. Batıda Patrimonyal
devlet den bahsedilmiyor. Türkiye’nin Batının gelişim çizgisinden farklı
olduğunu söyler. Batıdaki estate denilen yerel meclisler Patrimonyal devleti
engelliyor. Estate gibi toplumsal ara yapılar devletin güçlü olmasını
engelliyor. Doğuda daha sonra sivil toplum oluşturacak estateler yok çünkü
güçlü devlet var. Devlet doğuda özel mülkiyetin gelişmesine izin vermiyor.
Böylelikle Batının gelişme çizgisi Türkiye’nin gelişim çizgisinden farklılaşıyor.
Osmanlı imparatorluğunun T.C ye geçişte patrimonyal yapının kırılmadığı devam
ettiği bunun süreklilik yarattığı söylenir.
Güçlü devlet yaklaşımı
burjuvazinin gelişmesini engellemiştir.
Şerif Mardin Osmanlıda
merkez(devlet), çevre(toplum) arasındaki kopuk ilişkinin T.C döneminde de kopuk
olduğunu söyler. Güçlü devlet geleneğinin Osmanlıdan T.C ye devam ettiği bu
açıdan süreklilik olduğu.
Çevrenin güçlenince merkez
müdahale ediyor çünkü çevrenin isteklerini iletecek bir sivil toplum kuruluşu
yok.
Metin Heper, Çevre gücü elde
ettiği zaman aşırıya kaçabiliyor, merkez çevreye karşı aşırı hoşgörüsüz der.
Süreklilik olarak Bağımlılık
yaklaşımı 1923 den sonra Türkiye’nin yine bağımlı olduğunu söyler. 1929
devletçilik politikaları kapitalizmin krize girmesine neden oldu, ülkeler
sadece kriz çıkınca ekonomisini kapatıp gelişir.
Kopuş olarak bakanlar, 1923
kopuş, 1908 2.meşrutiyet kopuş, 1929 krizi kopuş diye sınıflandırılabilir. Süreklilik
olarak bakanlara Güçlü devlet geleneğinin devamı, merkez(ordu) – çevre(stk,
köylüler vb.) ilişkisi gösterilebilir.
Modernizasyon Yaklaşımı ve
Bağımlılık Yaklaşımlarının ikisi de Toplumsal dinamikleri görmezden gelir.
Toplumsal kesimleri, iç dinamikleri açıklamazlar.
Yorumlar
Yorum Gönder
yorumla