Ana içeriğe atla

Cumhuriyet Dönemi Türk Dış Politikası

 

Türkiye devlet ideolojisi Müslüman ortak kimliğe sahip ve aynı zamanda seküler temellere dayalı bir Türk milletidir. Cumhuriyet ideolojisi buna mukavemet gösteren etnik ve dini gruplar arasında kutuplaşmaya yol açmıştır. İç tehditler olarak muhavazakar İslam ve Kürt etnik milliyetçiliği 1920ler'de Kürt isyanına yol açmıştır. Kemalist tek-parti rejimi sona erdirilmeye çalışılmıştır. Kimlik grupları arasındaki rekabet dış politikayı da etkilemiştir ABD, Avrupa ve Orta Doğu ile olan ilişkiler çatışma ortamına bağlı olarak şekillenmiştir. İç politikamızda yaşayan etnik ve dini gruplar, Kürt etnik milliyetçiliği gibi Devlet düzeyinde gerçekleşen olaylar yani ülke içinde gerçekleşen olaylar dış politikamızın şekillenmesinde rol oynamıştır.

Sistem düzeyindeki sorun olan Kürt meselesi Orta doğu ile ilişkili Türk dış politikası kararlarını radikal şekilde etkilemiştir. Dış politikanın, iç politikadan etkilenmesi devam etmiştir. Soğuk savaş sonrası Orta Asya cumhuriyetlerinin bağımsızlık kazanmaları Sistemsel değişikliğe yol açmıştır ve Türklere tarihi, etnik miraslarının T.C sınırlarını aştığını hatırlattı bu konuda Atatürk Liderlik analizine göre ön görüşlü kişiliğe sahip olarak  “Rusya mutlaka dağılacaktır ve oradaki soydaşlarımıza sahip çıkmamız şimdiden o yönde politikalarımızı oluşturmamız lazımdır.” demiştir. Türkiye sistem düzeyinde dış politikasında kimlik sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Atatürk Türk kimliği konusunda 3 tanım söylemiştir bunlardan cumhuriyet dönem sonrası olan iki tanımdan birincisi 1923 Cumhuriyetin ilanıyla, kendisini Türk hisseden anayasa ve Türk devletine psikolojik ve kültürel anlamda bağlılık hisseden herkes Türktür tanımını yapmıştır. Atatürkün “ne mutlu türküm diyene” söylemi bu kimlik tanımlaması çerçevesinde gerçekleşmiştir. Üçüncü tanımı ise tüm dönemler boyunca geçerli olan orta asyanın otokton ahalisi Türktür tanımını yapmıştır. Atatürk bu tanımında ileri görüşlü olduğunu yansıtır. Demokratik ülke olmamız Devlet analizi bakımından yönetim şeklimiz dış politikanın belirlenmesini etkilemiş, iç politika ve dış politika çok fazla birbirinden ayrılmamış.



Cumhuriyet sonrası Türk dış politikası, Osmanlının çökmesiyle ve onun problemleriyle uğraştı, Sevr Antlaşması, bölünme, toprak kaybı, işgal, Kurtuluş savaşı, Arap ve Kürt isyanları. Bu durum Türk dış politikasının problemli dünya olaylarına ileriyi düşünerek ölçülü davranması anlamına gelir.

Atatürk dış siyasette dürüstlüğü vurgulamaktadır. Atatürk burada dış politikada güvenilir bir imaj oluşturmak istemiştir. Liderlik analizinde Atatürk operasyonel kod analizi olarak dürüst ve kavramsal derinliğinin yüksek olması dış politikada dürüstlüğün ve uzlaşmacılığın izlenmesini sağlamış.

Dış siyasette memleketin masumiyeti, vatandaşların haklarını, müdafaa edebilmek kudreti de göz önünde tutulan noktalardır. CHP 1931 barışı vurgulayan dış politika anlayışı “Yurtta sulh cihanda sulh için, çalışıyoruz”  bu vurgular Kemalizmin pasifist ve izolasyoncu dış politikası için meşruiyet kaynağı olarak kullanıldı. Atatürk Liderlik analizinde dış politikada uzlaşmacı liderlik özelliğinde Küreselci bir yaklaşım içinde politika uygulamıştır. Türkiyenin Batıya karşı revizyonist ve irredentist emellerinden vazgeçtiğinin göstergesidir. Atatürk iki tehdide karşı topraklarını korumak istemiştir bunlar İtalyan yayılmacılığı ve Kürt başkaldırısı. Dış politikada amaç Misakı milliyi gerçekleştirmek bunun yanında Musul ve Hatayı anavatana katmak. Dış politikada Balkan ve Sadabat Paktları bu amaçları gerçekleştirmeye yönelikti. Devlet analizi olarak, alınan misakı milli kararları dış politikada Hatayın alınmasını sağlamıştır Liderlik olarak Atatürk Hatay konusunda çok ısrarcı olmuştur.

İkinci dünya savaşını başlamak üzere olduğu için batı ve Fransa kutuplaşma içerisindeydi bundan yararlanarak Dış politikada Hatay sorunu gündeme getirilerek Hatay savaşılmadan anavatana katılmıştır. Burada dış politikada Sistem analizi düzeyinde batının kutuplaşmasından yararlanılarak böyle bir politika izlenmiştir. Bu dönemde Sovyetlerle dostluk ve ticaret anlaşmaları yapıldı. Atatürk dış politikada Türkiyenin İtalyan yayılmacılığı ve Kürt başkaldırısı problemlerini aşmak için Balkan devletleriyle bağlarını güçlendirmek istedi burada Liderlik analizi düzeyinde Atatürk ön görüşlü kişiliği ve Sistem seviyesinde, Batının karmaşık durumuyla birlikte böyle bir politika izlenmiştir.

Yunanistan ve Türkiye, Dış politikada Sistemdeki İtalyan yayılmacılığı tehlikesi sebebiyle uzlaşabilmiştir. Yunanistan Türkiye ile barış görüşmelerine başladı İtalyan tehdidi sebebiyle.

İki ülke arasında dostluk, tarafsızlık, uzlaşma ve hakem antlaşmasına imzalandı. Türkiye dış politikada Yunanistan ile bölgesel sorun yaşamayan tek ülkeydi. 12 adadaki ve Rodos adasındaki İtalyan üsleri ve varlığı Türkiyenin dış politikasında İtalyayı tehdit olarak algılamasını sağladı. Mussolininin yaptığı açıklamalar Türrkiyenin kaygılarını arttırdı Liderlik analizi olarak Mussolini yaptığı açıklamalar Türkiyeyi dış politikasında İtalya konusunda dikkatli olmaya itmiştir. Ege denizi ve balkanlarda artan İtalyan yayılmacılığı Türkiyeyi Balkan paktını imzalamaya zorladı burada Sistem analizi düzeyinde dış politikanın şekillendiği görülür. Paktın amacı sınırları korumak ve saldırmazlık. Sistemdeki İtalyan yayılmacılığı tehdidi Türkiyenin dış politikasında İngiltere ve Fransaya yakınlaşmasını sağladı çünkü savaş istemiyorlardı statükocu bir tavırdaydılar, 1936 İngiltere ile ittifak antlaşması imzalandı ve 1938de Fransayala. İngilere İtalyaya karşı Türkiyenin desteğini almak için Lozanda izin verilmeyen Çanakkalenin tahkim edilmesi ve adaların bazılarının geri alınması konusunda Türkiyeye söz verdi. Boğazlar rejimi konusunu yeniden tanıma talebimiz 1936da Montrö sözleşmesiyle karşılanmış oldu. Böylelikle Türkiye dış politikasında Sistemsel olarak İtalyan krizinden yararlanarak Boğazlar konusunda da Türkiyenin avantajına yeni antlaşma yapma imkanı sağladı. Kürt sorunu, kürtleri sisteme entegre etme meselesiydi ve Kemalist ulus-inşa projesinin en önemli karşıtıydılar Şeyh Said isyanı buna örnektir. Ağrı dağı isyanında Türk ordusundan kaçan kürt isyancılar İrana sığındı, Türkiye dış politika olarak Tahrana sınır değişiklik antlaşması önerdi bu durum iç siyasetin dış politikayı etkileme biçimine örnektir burada Devlet analizi düzeyinde devlet içinde bulunan isyancı grupların dış politikayı etkilediği görülür. Türkiye ağrının tamamını aldı Van vilayetinin bir kısmını İrana bıraktı.1937de Sadabat paktı Kürt isyanları sorununa karşı güvenlik gerekçesiyle imzalandı. Bu durum Türkiyenin tarihini geçmişinin Liderlik analizi düzeyinde Atatürkün dış politikada geçmişe takılmadığını gösterir. Türkiye sınırlarında kürt isyanını bastırmak meselesinde İran ile ortak çıkarlara sahipti. Türkiye daha sonra İranla yolunu ayırdı ve İngiliz ve Fransız ittifakına yakınlaştı bunun nedeni Sistemdeki Almanya ve İtalyanın oluşturduğu güvenlik tehdidi. Türkiye irredentist dış politika taleplerinden vazgeçmiştir ama misakı millide yer alan Hatay ve Musul istisnadır Atatürk Lider olarak Hatayın anavatana katılmasını çok istemiştir. 1930larda Hatayın anavatana katılması Türkiyenin dış politikada birinci önceliğiydi. Fransanın Almanyaya odaklanmasından istifade eden Türkiye Hatayı önce bağımsız cumhuriyet sonra kendine bağlanmasını sağladı dış politikada Sistem analizinde sistemdeki faşist hareketler bu politikayı izlememize kolaylık sağladı. Musul konusunda Mondros mütarekesine uymayan İngilizler Musulu işkal etti. Lozan Antlaşmasında, İsmet İnönü Musulun Türkiyeye bağlanmasını istedi ama uyuşma sağlanmayınca bu konu ertelendi bu erteleme dış politikada büyük bir hata olarak değerlendirildi Meclis tarafından eleştirildi. En sonunda Şeyh Said isyanı çıktı ve isyan sert şekilde bastırıldı Musulun çoğunluğu Kürt olan halkına korku saldı. Türkiyenin isyanı sert bastırması Kürtler ve Türklerin bir arada yaşama pratiğini yansıtmak için Musulda taleplerini sürdürmesi meşruiyet zeminini yitirmiş oldu. 1926 yılında Türkiye Irak ve İngiltere ile imzalanan Türkiye Irak dostluk ve iyi komşuluk ilişkileri antlaşmasıyla Musuldan Petrol hissesi karşılığında vazgeçildi. Musuldan vazgeçilmesi dış politikada Liderin düşmanı hakkındaki görüşü rol oynar Atatürk Musul konusunda İngilterenin savaşacağını bildiği için ve iç isyanlar savaşı kaybetmemizi sağlayacağı için musuldan vazgeçildi. Dış politikada Devlet analizi düzeyinde yaşanan Kürt isyancı grubun yarattığı şeyh said isyanı dış politikada Musuldan vazgeçmemize neden olmuştur. Liderlik analizi bakımından Atatürk sosyalist ideolojiye zıt olarak Türk kapitalist sınıfın oluşmasını istiyordu. İnönü ise Sovyetlerin tehdidine karşı Kapitalist Batı ile ittifakı kaçınılmaz olarak görüyordu. Atatürk radikal batılılaşma yerine Türkiyenin kendi sistemini kurması istiyordu, İnönü ise köklü bir değişikliği gerekli görmüş ve Sovyetlere karşı batı ile ittifakı kesin olarak görmüştür. 1923 ve 1930 arasında ekonomik liberalizm hakim oldu. Atatürk Liderlik özelliği ile Sistemin durumunu dış politikada etkin kullanmış dengeleme yapmış Hatayın alınmasında çok istekli bir duruş sergilemiştir. Atatürkün döneminde dış politikada orta doğu ve balkanlar ile Paktlar imzalanmış ve İngiltere ve Fransa ile İtalyan yayılmacılığına karşı ittifaklar yapılmış, Sovyetlerle dostluk ilişkileri geliştirilmiş ve Almanya ile ihtiyatlı ilişkiler çizilmiştir Liderlik yönünden Sistemi iyi analiz ederek Türkiyenin sınırlarını savaşmadan savunmuştur. Atatürk ve İnönü dış politikaları Liderlik analizinde farklıydı. Atatürk kendinden emin dış politika izlerken İnönü daha pasif, ihtiyatlı, yalnızlaşmacı bir dış politika izlemiştir. 1939-1945 yılları 2.Dünya savaşı en önemli sorundu. Sovyet Rusya Boğazlarda hak talep etmeye başladı, İngiltere ve Fransa ile ittifak kurması Türkiyeyi tedirgin ediyordu. Sistemdeki İtalyan yayılmacılığı ve Sovyet tehdidi Türkiyenin tarafsız olmasını sağladı. SSCB nin tehditkar imajı dış politikada Sovyetlere karşı tedbirli olmamızı sağladı. CHP Liderliğinin duygusal olarak Alman hayranlığı ve Rus düşmancılığı aktif tarafsızlık politikasına uygundu. Dış politika yapıcı kurumlar Alman hayranlığı ve Rus düşmanlığı vardı.  Seferberlik hazırlıkları ekonomiyi kötü etkiledi ticaret hacmi düşüş yaşadı. Savaş sonrası yeni düzende SSCB ve ABD süper güç olmuştu. Sovyet Liderlik analizinde liderin tehditkâr oluşu Türkiyeyi ABD ile ittifaka zorladı. ABD Sovyetlerin yayılmasını önlemek için Türkiye ile dış politikada iyi ilişkiler kurar Türkiye sistemdeki Sovyet yayılmacı tehlikesinden dolayı ABD ile yakınlaşır. Türkiye dış politikasıyla Sovyetlerin önünde bir engel olmuş Sovyetlerin sıcak denizlere ulaşmak için Türk boğazlarına bağımlı olması Türkiyenin dış politikada elini kuvvetlendirmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eğitim

    Kalkınma odaklı olmayan ekonomilerin hemen hepsinde ortaya çıkan ve toplumsal ayrışma ve kutuplaşmayı derinleştiren yoksulluk özellikle otokratik yönetimler altında belli bir zümre dışında tabanın katlanması gereken bir olgu halini alır. Sosyal yaşama adapte olmayan bireylerin yetersiz ve sağlıksız ortamlara mecbur bırakılarak psikolojik olarak güvensiz ve dış uyaranlara duyarsız hale gelmesi , gelir dağılımında artan eşitsizlik sonucu yoksulluğun sıradanlaşmasının açı bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Basit mantıksal çıkarımlarla hem dünya ölçeğinde hem de yerel ölçekte eğitim seviyesinin ve refah seviyesinin orantılı olduğu görülür. Yoksulluk artışının eğitimsizliğe ve eğitimsizliğin yoksulluk artışıyla gelişen bu kısır döngü içinden çıkılamaz bir hale bürünüyor. Eğitimin öneminin iyi idrak edilmesi için bireye psikolojik ve maddi kazanımlar sağlamasının yanında toplumsal bir dönüşümü ki bu iyi bir dönüşümdür tetiklediği bilinmelidir. Ekonomik gelişmişliğin katma değer

Medeni hukuk pratikleri

  1.olay Hakkı dayım cüzdanını sokakta düşürmüştür. Cüzdanı bulan Aykut içindeki parayı almış ve cüzdanı Selim adlı kişiye satmıştır,   bu kişide cüzdanı başka birine Murat adlı bir vatandaşa satmıştır. Bu olay medeni konunda iyi niyet ilkesiyle ilgilidir. Hukuki sonuç doğurmaya engel olan halin durumundan haberi olmaması ve haberi olmasının gerekmemesi. İyi niyet aksi ispat edilene kadar varlığı esastır. Bu olayda iyi niyetli olan kişi Selim ve Murat adlı kişilerdir. Aykut adlı kişinin mal üzerinde istediği işlemi gerçekleştirebilmesi için o malın kendisine ait olması gerekir mal üzerinde istediğini yapabilme yetkisine sahip olması gerekmektedir.   Hakkı dayım iradesi dışında cüzdanı düşürmüştür. Cüzdanı bulan Aykut kişisi malın sahibi değildir mal üzerinde tasarruf hakkına sahip değildir fiili olarak elindedir ama yine de malı kullanma hakkına sahip değildir. Para ve mal kimin elindeyse sahibi olan kişi yani üzerinde her türlü tasarruf hakkı olan kişi bu malı her zaman alma hakkı

Alexander Wendt “Anarşi Devletler Ne Anlıyorsa Odur” adlı makalesine kısa bir bakış

Bu makalede anarşi devletlerin aralarındaki ilişkiye yükledikleri kavram olarak adlandırılır koşullar yapıyı yeniden oluşturarak tekrar üretir. Wendt, aktör yapıyı belirler ama aynı zamanda bu yapının içinde hareket eder der. Neo realistler, Anarşik sistemin öz yardıma yol açtığını söyler. Neo realistler öz yardımın, anarşinin doğal bir sonucu olduğunu düşünüyorlar. Neo realizme göre devletler sistemdeki baskın aktörlerdir ve güvenliği öz çıkarcı koşullarla tanımlarlar. Öz çıkarcı devleti kuramları için başlangıç olarak alırlar. Neo realistler anarşilerin merkezi otorite ve kolektif güvenliğin olmadığı Öz yardım sistemleri olduğuna inanırlar. Wendt, öz yardımın anarşinin esaslarından olmadığını bir kurum olduğunu söyler. Yani anarşi devletlerin onu nasıl adlandırdığıdır. Wendt öz yardımın mantıksal ya da nedensellik olarak anarşiden doğmadığını ve eğer bu gün kendimizi bir öz yardım dünyasında buluyorsak bunun yapıdan değil süreçten kaynaklandığını söyler. Wendt’e göre anarşi, nede